Duygusal Boşanma

 

               İlişki; iki kişinin birbiriyle açıkça konuşabildiği, kişilerin kendi gibi olabildikleri, fiziksel olarak birbirlerini çekici buldukları, duygusal iletişim kurabildikleri ve aynı zamanda da birbirleriyle arkadaşlık yapabildikleri bir yapıdır. Evlilik kurumu; içinde görev ve sorumlulukların olduğu, kanuni anlamda bağlayıcılıklarının bulunduğu bir yapıdır. Evlilik bağıyla beraber hem kurumsal hem de ilişki özelliklerinin dengeli olduğu bir yapı, sağlıklı bir işleyiş gösterir. Evliliğin kurumsal veya ilişkisel özelliklerinin önemli ölçüde yolunda gitmediği yapılarda boşanma düşünülmektedir. Aile Ve Çift Terapilerinde danışanlarımıza; karar vermedikçe ya da bu konuda hukuki bir adım atmadıkça ‘boşanma’ durumunu dile getirmemeleri tavsiye edilmektedir. Evlilik nasıl bir durumsa; boşanma da bir durumdur. İlişkiler; her ne kadar ömür boyu devam ettirmek üzere evlilik çatısı altında bir araya gelinse de her zaman bu durum istenildiği gibi gitmeyebilir.

                 Boşanma hukuki bir kavram olmasıyla beraber; Aile Ve Çift Terapilerinde ‘Duygusal Boşanma’ kavramıyla da beraber ele alınmaktadır. Duygusal boşanma, bir evlilik devam ederken de gerçekleşebilir, ya da; hukuki boşanma gerçekleşse de çiftler duygusal olarak boşanamayabilirler. Duygusal (psişik) boşanma; kişinin kendi içinde yas sürecini tutabildiği, kayıp duygularını yaşadığı ve ilişkinin bittiğini kabullenmeyle beraber yeni bir sevgi nesnesi aramaya hazır hissettiği bir durumdur.

                Boşanma süreci; özellikle boşanma öncesi düşünme döneminde, kişinin ilişki içinde ‘tatsız gerçeği farkettiği’, ‘yabancılaşma’ yaşadığı, ‘tatminsizlik ve hoşnutsuzluk’ yaşadığı, ‘korku, keder,boşluk,yetersizlik, düşük benlik değeri’ yaşadığı bir dönemdir. Kişiler bu dönemde; ilişkilerinde tartışmaların arttığını, zıt duygular yaşadıklarını, bazen tekrar ilişkiyi canlandırmak için çabalayıp bazen ümitsizliğe düştükleri karmaşık duygular yaşayabilirler. Bazen de; hiçbir şey yokmuş gibi problemlerin ‘inkar’ edildiği veya içe kapanılarak fiziksel, duygusal geri çekilmelerin yaşandığı bir dönem de olabilir. Her ilişki biricik ve kendine has özellikler taşır, o yüzden başkalarının ilişkileriyle kişinin kendi ilişkisini kıyaslaması ya da çözümler üretmesi sağlıksızdır. Özellikle ‘boşanma öncesi düşünme dönemi’nde terapi arayışı sık olarak görülmektedir. Kişinin yaşadıklarını anlaması, doğru kararlar alabilmesi ve ilişkinin tekrar onarılabilmesinin mümkün olup-olmadığıyla ilgili tereddütlerinin cevaplarını aradıkları bir yer olarak psikoterapi sağlıklı çözümleri üretmek için uygun bir yer olmaktadır.

                 Boşanma sürecine hukuki anlamda da geçildiği dönemde; ‘depresyon, kızgınlık, ümitsizlik, kendine acıma, yoğun öfke, üzüntü, yalnızlık’ gibi duygular yaşanmaktadır. Çiftler bu dönemde fiziksel olarakta evleri ayırmakta, ekonomik düzenlemeleri yapmakta, ailelere , arkadaşlara bu durumu söyleyerek bu süreci sürdürmektedirler. Boşanmanın bu dönemi aynı zamanda ‘yas tutma’ özelliklerini taşımaktadır. Nasıl sevdiğimiz birinin ölümünde yaşadığımız ‘kayıp’ duygusu varsa, boşanma sürecinde de ilişkinin, evliliğin, eş rolünün, yaşadığı yer, ev gibi bir çok şeyin de kaybıyla beraber kişinin yas sürecine girdiğini görmekteyiz.

                  Boşanma sonrası dönem dediğimizde karşımıza ‘duygusal boşanma’ kavramı çıkmaktadır. Kişiler boşanma sonrası dönemde; ‘iyimserlik, kendine güven, enerjik oluş, coşkusallık, kararlılık’ gibi duygular yaşayabilmektedirler. Yeni arkadaşlar edinme, yeni rutinlerin oluşturulması gibi özellikle çocukların da bulunduğu yapılarda sağlıklı davranışlar olarak görülmektedir. Bu süreçte; özellikle ‘duygusal boşanma’ nın bitmediği kişilerde; boşandığı eşle tekrar görüşmek isteme, ne yaptığını, kimlerle görüştüğüyle ilgili aşırı meşgul olma, çocukları manipülatif şekillerde rahatsız etme amacıyla kullanma, öfke, tehdit gibi sağlıksız yollarla ilişkiyi sürdürme girişimleri görülmektedir. Kişilerin hukuki anlamda boşansalar dahi, duygusal boşanmayı tamamlayamamaları içinden çıkılmaz bir sarmal halini alarak, geleceği olumsuz etkilemekte ve ruh sağlığını da bozmaktadır.

              

 

 

 

 

Scroll to Top